Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güne Düşenler # 1

 

Bir Umut ...

 Oysa bir umuttu yaşam! Akşamdan doğan... Akrep ile yelkovanın arasında sıkışıp kalan İnsanların içinde bir mecraydı. Her sabah  doğan güneşti umut Okul sıralarında eskimeyen, Duvar yazılarıydı. Sokak aralarında saklambaç oynayan çocuk bazen. Ayakkabı boyayan yaşlı amca  Eminönü sahilinde simit  satan abi.. . . . Bazen sayfa aralarında yudumlanan kahve  Cam kenarı bazen  Geçip giden gözlerimizin önünden Bazen de geleceğini bilmediğimiz cümleler ... Hep bir umuttu yaşam! Yaşamayı yaşamaktı Yaşamayı yaşayabilmekti umut. #GENÇYAZAR

Halde Okunan

   Bir anlamı yoktur dilden dökülenin,   Beden de tezahürü olmadıkça…   Nedir şükür? Dışa dökülen birkaç kelime mi, yeter mi sahi, bu kadar basit mi?   Gözlerimizi açıp uyandığımız sabah adına kaç kere hak ettiği şükrü verebildik. Kaç kere teşekkür edebildik sahiden halimize yansıdığı şekliyle. Bazen manasını kaybeder kelimeler, mana kulakta duyulan değildir yalnızca. Gözlerin gördüğü bir hakikat vardır, kendimizi anlattığımız. Hani bazen yalan söyleyeni gözlerinden anlarız, mutluyum diyenin mutsuz olduğunu da. Bazense gözleri güler kimilerinin… Öyleyse şuan gülüyorum demek değil, hakikaten gülmek gerekir. İşte bu kadar bellidir insanın şükrettiği ya da geçiştirdiği.   Aslında içten huzurlu, mutlu olmakta şükrün bir tezahürü değil midir? Elinde bulunan onca nimete rağmen mutsuz, negatif olmak nankörlük ise uyandığı için içten gülümseyen, yemek yiyebildiği için mutlu, müslüman doğduğu için huzurlu olmak gerekmez mi? Sahi Müslüman doğmanın ne büyü...

60 Milyon yıllık tarih: Kapadokya

Paleolitik dönemin bizlere bırakmış olduğu Türkiye'nin En meşhur turistik yerlerinden olan Kapadokya sizlere güzel bir deneyim yaşatacak Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmış bir doğa harikası. İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanıyormuş. Hititler’in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuş. Kayalara oyulan evler ve kiliseler bölgeyi putperestlerin zulmünden kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiş. Kapadokya’nın altında bulunan yer altı şehri insanların sığınması için bir diğer sebep. Sadece Peribacaları’nın olduğu alandan ibaret sandığımız Kapadokya Bölgesi, esasında başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış. Bu bölgelerin içinde bulunan Ürgüp-Göreme-Avanos-Ihlara Vadisi’de Kapadokya’ya dahil ta...

Bir Kişi de Olsa

  Yüreğe dokunmak..    Bu iki kelimenin ihtiva ettiği manaların yanından geçmeye gücümüz var mı? Burada sayfalarca yazabilir eğitim ile ilgili negatif bir çok noktaya değinebilirim. Bunu hangimiz yapamayız ki? Belki de artık çözümlere odaklı konuşmaktır ihtiyacımız olan. Artık sayısı bir de olsa insanlara dokunmak gerektir belki, korkmadan, pes etmeden. Çok kolay değil dinlenmediğini bildiğin halde konuşmak, hakkı olmayanın karşısında eleştirilere maruz kalmak. Ama hangi güzele ulaşmak kolay ki. Şimdi bir arkadaşından bile ne fedakârlıklar bekliyor insan ve nelerini feda ediyor kimileri...   Peki biz neden masum kalpler için bir şeyleri feda edemiyoruz? O birkaç dakikaya sığan ama koca bir dünyayı kazanmış gibi heyecanla atılan kahkahalar için.    Merhamet gerek, yumuşaklık gerek, anlaşıldığını hissettirmek, karşıdakine değerli olduğunu söylemek gerek. Hani Hz.Musa kıssasını biliriz ya hepimiz, Firavun gibi birisine karşı kendisine yumuşak konuşma emrinin g...

Bir Az ~ Hicret

 Hicret etmeliyim, önce kendime  Yol ne uzun, hakikat ne yakın  Körüm hakikate, gözüm bende Ama yanmaz hakikat siz beni yakın

Saklı Bir Umut

 “Uyanan insanın rüyasıdır umut.” Her sabah uyandığımda aklımda bir soru, şimdi ne yapmalı? Bir gün daha hesap verilecekler listesinde ve bir gün daha hızla koşan umuda. Yapılacak çok şey var, tutulacak çok söz, yanıt arayan pek çok soru ve yardım bekleyen milyonlarca el. Peki biz yaşamanın bedelini ödüyor muyuz sahiden? Yaşadığımızın şükrünü dilde saklı kalan birer mahzun gibi bırakıyor muyuz unutulmuş dolu sandıklarda… Her gün beş vakit namaz kılıp çok şükür demeyi unutmadan kalktığımızda sorduk mu kendimize; bu mudur, diye. Benim yaşama gayem, benim hayata tutunma nedenim, benim öldüğümde yüzümü güldürecek amelim bu mudur sahi? Hep bir umutsuz, sessizce kendi için yaşayan bir ümmet olmuşuz adeta. Her gün uzandığında sıcak ve rahat yatağına, her güldüğünde hunharca eğlendiğin dakikalarda, her kızdığında elinde bulunmayan adına, düşündün mü şimdi ölürsem diye?  Şimdi bırakıp gidersem bu rahatı, rahat bir yere mi yolculuğum yahut rahatımın bedelini ağır ağır ödemeye mi? “Hiçbi...

Birlik İçinde Çokluk

 Biz öyle bir hal almışız ki milletçe, aynı şeyi savunur aynı dili konuşamayız. Denene değil diyene bakar olmuşuz. Fikirleri gölgelemiş kişinin ışıltısı. Konuşmaya başladığın an doğruyu, hain ithaflarında bulunur kimisi. Söylemeye çalıştığının bir önemi kalmamıştır artık. Onların görüşüne destek vermediğin müddetçe. Yanlışı düzeltmeye kalktığın an, onlara karşı gelmiş ve dolaylı olarak da kötü olmuşsundur. Birden ismin lekelenir sen daha cümlene başlamaya yeni başlamışken. Müslüman kardeşin bir önemi yoktur vakıflarına destek vermemişsen, isimleri adına yalakalık yapıp övmemişsen, önemi yoktur düşüncelerinin onların kurban parasına ek vermediysen, onların camisinde onların sohbetinde hû diyememişsen. Ne kıldığın değil kimle kıldığın olmuş seni özel kılan, Müslüman olman değil falanca olmak seni sayılır gösteren. Ne denir ki halimiz nice içler acısı. Bir kitap, bir peygamber velâkin parça parça ümmeti… Aynı tastan varamaz olmuşlar hikmetin tadına ve aynı gölgede ferahlayamaz olmuşla...